Monday, November 26, 2007

IMMORTALITY/ ÖLÜMSÜZLÜK

Immortality

“Men are mortal gods, and gods are immortal men” said Hermes
and his secret, no man was able to reach
the ones to dare were thrown to the land of Isis
before the door, under her statue with a covered face
“no mortals could raise the apron on my face” words
the first test, was to resist all blasphemies without talking
and hundreds of hard tests, under the ground, in the darkness, in the galleries
with snakes and scorpions, cold, lamentations and blood
at times a priest would appear and ask: do you want to return or not
exams of fire, water and lust would await the ones who survived the gaps with sanity
to the one to succeed to be buried alive
on a chilly night, while staring seven stars of the seven skies
the secret of Hermes would be told by a priest...

for us who were born under the moon, with the light within: opinions were reckoned crimes
the royalty of Mercury we took from the milk of our mothers, tried to be stolen
when we looked at the mirror of Venus love had already entered our blood
we were marching to the Sun carrying all our beauty within
we had already added justice to our blood before the sword of Mars cut
science to which we’d been registered as customers was destroyed, books were put into fire
was that all Hermes, to keep the secret?
if this is the way to immortality Hermes
we did not need temples nor priests
let them destroy statues of Isis, erase the words beneath
Saturn is shining in the cells of all of us, we keep the secret
we the mortal immortals, have already raised the apron on the face of Isis…

May 1986


ÖLÜMSÜZLÜK

"İnsanlar, ölümlü tanrılardır, tanrılar da ölümsüz insanlar" demiş Hermes
ve onun sırrına ulaşmak insanoğluna pek nasip olamamış
cesaret edip demek isteyenler İsis tapınaklarına götürülürmüş
kapısında yüzü örtülü heykeli, altında
"Yüzümdeki örtüyü hiç bir ölümlü kaldıramadı" sözleri
ilk sınav, konuşmadan tüm aşağılanmalara direnebilmekmiş
ve yüzlerce zor sınav, yeraltında, karanlıklarda, dehlizlerde
yılan ve akreplerle, soğuk, çığlıklar ve kanlar içinde
arada bir bir rahip çıkar sorarmış; geri dönmek isteyip istemediğini
aklını yitirmeden uçurumdan kurtulabileni ateş, su ve şehvet sınavları beklermiş
son sınav olan diri diri gömülmeyi başarabilene
serin bir gecede, yedi kat göğün yedi yıldızını seyrederken
anlatılırmış Hermes'in sırrı bir rahip tarafından...

biz içlerinde ışıkla, Ay'ın altında doğanlara düşünceleri suç sayıldı
analarımızın sütünden aldığımız Utarit'in soyluluğu çalınmak istendi
Zühre'nin aynasına baktığımızda, aşk kanımıza çoktan girmişti
biz akınlardaydık Güneş'e yüreklerimizde taşıyarak bütün güzelliğimizi
Merih'in kılıcı kesmeden kanımıza katmıştık adaleti
Müşteri yazıldığımız bilim yıkıldı, kitaplarımız yakıldı...
bütün mesele bu muydu Hermes, saklamak mı sırrı?
ölümsüzlüğe ulaşmak buysa Hermes
ne tapınaklara, ne rahiplerine ihtiyacımız olmadı
yıksınlar İsis'in heykellerini, silsinler altında kazılı sözleri
Zuhal yıldızı bizim hücrelerimizde ışıldıyor, saklıyoruz sırrını
biz ölümlü ölümsüzler, İsis'in yüzündeki örtüyü çoktan kaldırdı...

Mayıs 1986

No comments: